Neden Yoruluyoruz ?

Neden Yoruluyoruz?

Eğer yorgunluk olmasaydı her birimiz hangi sporda olursa olsun dünya şampiyonu olabilirdik öyle değil mi? Ya da hiç durmadan sürekli çalışabilir makineler haline gelirdik? Fakat ne yazık ki durum hiç de öyle değil.

Hangi çabuklukta ve hangi yoğunlukta yorgunluk hissettiğimiz form ve zindeliğimizin en önemli göstergesidir. Yorgunluğu hissetmeye başladığımız eşiği yükseltmek ise antreman yapmamızın başlıca nedeni. En formda sporcular, yorgunluğun kendilerini yavaşlatmasını en iyi önleyebilenlerdir.

Yorgunluğun pek çok nedeni olabilir ancak en önemli etkenler şunlardır:

• Laktat birikimi
• Glikojen depolarının azalması
• Kas dayanıklılığı

Nitelikli ve sistematik olarak uygulanacak bir antreman programı vücudun bu etkenlere karşı direncini artırırken bu sınırlayıcıların olumsuz etkilerini de en düşük seviyeye indirgeyecektir.

Laktat Birikmesi

Gereksinim duyduğumuz enerji iki ana kaynaktan sağlanır. Yağlar ve karbonhidratlar. Vücut karbonhidrat depolarını glikojen adı altında oluşturur. Oluşan glikojen’in bir kısmı karaciğerde birikirken çok büyük bir kısmı kaslarda depolanır. Glikojen enerji oluşturmak amacıyla parçalandığında, kas hücrelerinde laktik asit oluşmaya başlar. Oluşan laktik asit kas hücrelerinin etrafında bulunan vücut salgılarına yavaş yavaş bulaşmaya başlar ve böylece kana karışır. Kas hücrelerini terkederken hidrojen iyonları ortaya çıkar ve bu iyonlar sayesinde oluşan tuza “Laktat” adı verilir.

Oluşan laktat belirli bir seviyeye ulaştığında asidik olan içeriği kas hücrelerinin hareket özelliğini azaltır ve bu durum kişinin yavaşlamasına neden olur.

Her seviyedeki hareket yoğunluklarında, hatta siz şu satırları okurken dahi, vücut karbonhidrat ve yağları enerji üretmek için kullanır ve bu süreçte laktat kanda varolmaya devam eder.

Ancak egzersiz esnasında glikojen tüketimi süreklilik kazandığından kandaki laktat seviyesindeki artış hızlanır. Düşük seviyedeki egzersizlerde vücut laktat’ın oluşturduğu asidik içeriği kandan temizlemekte zorlanmaz. Ancak egzersizin dozu aerobik (hafif yoğunlukta nefes alıp vermeli) seviyeden anaerobik (hızlı nefes alıp vermeli – oksijensiz ortam) seviyeye yükseldiğinde, laktat üretimi öyle yüksek bir hıza ulaşır ki, vücudun laktat üretim hızı laktat temizleme hızının üzerine çıkar.

Oluşan laktat birikimi “kısa süreli” yorgunluk hissi yaratır. Bu noktada  yapılacak tek şey yavaşlamak, laktat üretim hızını azaltmak ve vücudun kendini toparlamasına – temizlemesine izin vermektir.

Bu tür yorgunluklar örneğin koşarak bir tepeyi tırmanmak ya da sprint atmak gibi kısa süreli fakat yüksek tempolu egzersizler sonucu oluşur. Vücuda laktat’ı daha hızlı temizlemesini öğretmek ve vücudun bu tür yorgunluklardan en az seviyede etkilenmesini sağlamak için kısa süreli, yarış temposu benzeri yoğunluklarda “interval” çalışmaları yapmak gerekir.

Glikojen Tükenmesi

Yağlar vücudun temel enerji kaynağıdır; Ancak egzersizin temposu ve yoğunluğunda iniş çıkışlar yaşandıkça, vücudun enerji kaynağı olarak karbonhidratlara başvurma oranı da azalıp çoğalır. Aşağıdaki grafik bu ilişkiyi göstermektedir. Uluslararası kalitede bir atlette bu rakam 70-80 ml/kg/min aralığında görülürken, normal lise çağındaki gençler için bu aralık 40-50 ml/kg/min arasıdır. Bayanların VO2max seviyeleri erkeklere nazaran genelde %10 daha düşüktür.

Aerobik kapasite genetik özelliklerin yanısıra fizyolojik olarak kalp büyüklüğü, kalp atış sıklığı, bir batımda kan pompalama kapasitesi, kan hemoglobin kapasitesi, vücudun ürettiği aerobik enzim konsantrasyonları, mitokondrial yoğunluk ve kas dokusu özellikleri gibi pek çok değişkene bağlıdır. VO2max’ın en üst seviyeye ulaşması için 7-8 haftalık yoğun bir çalışma dönemi gerekir.

Yaşlandıkça aerobik kapasite düşer. 25 yaşından itibaren bu oran yılda yaklaşık %1 seviyesindedir. Ciddi olarak antreman alışkanlığı elde etmiş kişilerde, 30’lu yaşların sonlarına kadar bu kayıp ya çok az olur ya da hiç görülmez.

Karbonhidrat böbrek ve kaslarda “glikojen”, kanda ise “glükoz” şeklinde depolanır. İyi beslenen bir sporcu 1500-2000 kcal arasında glikojen ve glükoz’u form seviyesine ve vücut büyüklüğüne bağlı olarak depolayabilir. Bu fazla bir enerji değildir ve bu enerjinin %75’inden fazlası kaslarda depolanır.

Karşılaşılan en önemli problem, glikojen ve glükoz depoları tükenmeye yüz tuttuğunda yapılan egzersizin önemli derecede yavaşlaması gerekmesidir zira vücudun enerji kaynağı olarak güvenebileceği yegane kaynak olarak yağlar kalmıştır. Bu durum duvara çarpma (bonking) olarak da adlandırılır.

2.5 saat sürecek bir “cross country” yarışı vücuda 3000 kcal’ye yakın bir enerjiye malolacaktır. Bu enerji ihtiyacının yarıya yakını karbonhidrat depolarından karşılanır. Eğer sporcu yarışa eksik glikojen deposuyla başlarsa ve harcanan enerji yarış boyunca yerine konmazsa sporcunun yarışı tamamlama şansı oldukça azalacaktır.

Araştırmalar iyi antrenmanlı bir sporcunun, normal insanlara göre çok daha yüksek seviyede enerji depolayabilme özelliğine sahip olurken, enerjiyi çok daha verimli kullanabildiğini göstermektedir. Kullanılan yiyecekler de alınacak enerjinin hangi seviyede ve hangi hızda kullanılabilir hale geleceğini etkilemektedir.

Kas Dayanıklılığı

Yarış ya da antrenmanın sonlarında tam olarak hangi etkenin, kasların doğru kasılıp gevşemesini (çalışmasını) bozduğunu ya da durdurduğu ne yazık ki günümüzde hala bilinmiyor. Bunun nedeni büyük bir ihtimalle, sinir sistemi ile kasların ortak çalışmasını sağlayan kimyasallardaki bir hata – aksama ya da merkezi sinir sisteminin kasların kendilerine zarar vermelerini önlemek için bir iç kontrolü nedeniyle oluşmakta.

Yüksek yoğunluklu antrenmanlar sinir sistemine, aktivite için daha fazla kasa görev vermesini öğretirken, vücudun kas dayanıklılığını artırmada önemli rol oynarlar. İnterval çalışması yoğunluklu antremanlar hızlı reaksiyon gösteren kasların gelişmesini sağlarken uzun mesafe-zamanlı ve düşük tempolu antremanlar ise düşük reaksiyonlu kasları artırır. Böylece değişik yoğunluklara alışan vücut, hareket çok yüksek seviyelere ulaşmadığı ve düşük reaksiyonlu kaslar elverdiği sürece, hızlı reaksiyon gösteren kasları kullanmaz. Eğer hızlı reaksiyon kaslarına görev verilmeye başlanmışsa ve aktivitenin yoğunluğuna bu kaslar yetişemiyorsa bu durumda düşük reaksiyonlu kaslar da sinir sistemi tarafından devreye sokulabilir. Bu tür antremanlara alışan vücuttaki kaslar için benzer görev değişimlerini öğrenmek çok önemlidir.

ÇARE SELENYUM

Yorgunluğa karşı en iyi silah selenyumdur. En çok deniz ürünleri, karaciğer ve ette bulunan selenyum, dokuların yaşlanma sürecini yavaşlatır. Selenyum, vitamin E ile birlikte güçlü bir antioksidan ve hücre koruyucusu olarak çalışır. Dokuların oksidasyon nedeniyle zarar görmesini engeller. Erken yaşlanmanın önlenmesi üzerine de olumlu etkileri vardır. En önemli etkisi antioksidan özelliğidir. Bu özelligi ile kalp krizlerini önlemede de yardımcıdır. Hücrelerin, dolayısıyla dokuların yaşlanma sürecini yavaşlatır. Sigara, alkol, okside yağlar, civa, kadmiyum gibi insanlara zararlı maddelerin etkilerini azaltır. Protein sentezine, büyüme ve gelişmeye yararlıdır. Spermlerin üretimine ve canlılığına olumlu etki yapar. Selenyumun en yaygın kullanımı kanser ve kalp hastalıklarından korunma amaçlıdır. Bağışıklık sistemini güçlendirmek ve deri sağlığını artırmak amacıyla kullanılabilir.

En zengin kaynakları deniz ürünleri, karaciğer, böbrek ve diğer etlerdir. Tahıllar ve tohumlarda da selenyum bulunur fakat bu, bitkinin yetiştiği toğrağın selenyum miktarına bağlıdır. Sebzeler ve meyveler iyi kaynaklar değildir.

Selenyumu en bol yiyecekler :

– Patates 200 gr. (903 mikrogram)
– Tonbalığı 85gr. (69 mikrogram)
– Yumurta, 1 orta boy 31
– Ayçiçeği 28 gr. 22
– Hindi göğsü 85 gr. 27
– Tavuk Göğsü 85 22
– Ekmek 1 dilim=25 gram 10

Günlük Selenyum İhtiyacımız Ne Kadardır?

Kadınlar :
11-14 yaş arası : 45 mikrogram
15-18 yaş arası : 50 mikrogram
19-51 yaş arası : 55 mikrogram

Çocuklar :

1-6 yaş arası :  20 mikrogram
7-10 yaş arası :  30 mikrogram

Erkekler  :
11-14 yaş arası :  40 mikrogram
15-18 yaş arası :  50 mikrogram
19-51 yaş arası :  70 mikrogram

Kronik Yorgunuk Peşimizi Bırakmıyor
Demir Eksikliği Nasıl Giderilir? 
Çocuklarda Demir Eksikliği ve Tedavisi 
Yorgunluk (Ahmet Maranki)  
Kronik Yorgunluğu Gideren Bitkiler 
Kronik Yorgunluk Sendromu Fibromiyalaji 
Yorgunluğu Gideren Doğal Formüller (Ender Saraç) 
Kadınlarda Kansızlık 

 

Taylan Kümeli

Sağlıklı Beslenme ve Diyet Uzmanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir