Bitkiler tanıdık ama hangi bitkinin neye yaradığını bilmek, nasıl ve hangi sıklıkla kullanılacağını öğrenmek gerekiyor. İşin sırrı ise bitkilerin uygulama için nasıl hazırlandığında…
Dokuz kuşaktır bitkileri kullanarak cilt sorunlarına karşı doğal reçeteler hazırlayan bir aileden gelen Herbalist Leyla Çabuk, İskoçya’da öğrendiği yöntemle bitkikarışımlarını zamana karşı dayanıklı hale getirmeyi başarmış.
Bu karışımları saç dökülmesi, sivilce, sedef, egzama, mantar, selülit, tüylenme, leke, çatlak ve aşırı kilo sorunu olanlara uygulayan Herbalist Leyla Çabuk, ilk uygulamadan sonra farkın hissedilmeye başladığını belirtiyor.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı’nın yaptığı araştırmada da yapılan uygulama sonucu tüylerin 3 ayda yüzde 20 azaldığı ve yüzde 38 inceldiği ve herhangi bir alerjik reaksiyona sebep olmadığı kanıtlanmış.
Yurtiçi ve yurtdışından kadın, erkek, yaşlı, genç, farklı cilt sorunlarına çözüm arayan birçok kişinin kapısını çaldığı Leyla Çabuk, meslek sırlarını ailenin genç bireylerine öğreterek ileride de birçok kişiye yardımcı olmayı hedefliyor.
Çabuk, Şaşkınbakkal’daki merkezde uygulanan bakımları, nasıl sonuçlar alındığını ve kullanılan bitkisel ürünleri anlattı.
Saç dökülmesi ile başlayalım…
Leyla Çabuk: “Aileden kalıntı olarak geçiyor sivilce, saç dökülmesi, egzama.
Yeni dökülmeye başlamıssa saçlar, üç kere bitki karışımı uygulamak yeterli. Yağlı saçlar çok dökülür. En çok dökülen kişide ise 30-60 günde dökülme duruyor.
Uygulamada önce derinin dibi dezenfekte ediliyor. Bu işlem yağ, bakteri, mantar hepsini alıyor. Sonra bitki lapası haftada bir uygulanıyor. 30 dakika süre ile saçta kalıyor. Fazla durursa yakmaya başlar zaten.
Yıkayıp kuruttuktan sonra da ısırgan sürülüyor. Esas saçtaki sorunu gideren de bu…
Haftada üç kere ise saç yıkanıyor özel sabun ve şampuan ile. Sabah ve akşam da sarımsak ve kekik sürülüyor sırasıyla.
Daha sık yıkanıp uygulama yapılırsa daha da çabuk sonuç alınır.
Kimi iki, kimi üç sefer de sonuç alır. 60 gün sonra dökülme durur, saçım dolgun olsun dersen devam ediyorsun. Çok açıklık varsa gözenek yok olmuşsa tedavi uzun sürer, ama saç çıkar. Altı ayda sonuç alınır…
Her hafta kafa deri atar yılan gibi. Bitki lapası ve ısırgan deriyi harmanlıyor alttaki deri harekete geçiyor ve hücre de çalışmaya başlıyor.
Sedef, saç kıran ve egzama olanın başı akar. Kulak arkası, ensede çatlak oluşur ve sıvı gelir; yapışkan bir yapıda, zamk gibi. Hani sivilceyi sıkarsın da bir su gelir ya, onun gibi. Sadece bu üç hastalıktan sıvı gelir.
Bu sıvı akmadan da bu hastalıklar geçmez. Aynı bitkiyi 100 kişiye koyarsın 4’ünde sıvı gelir. İnsanlar korkuyorlar bilmedikleri için ama korkacak bir şey değil…”
Ne kadar sürüyor uygulama?
Leyla Çabuk: “Kimisinde 6 hafta, 3 hafta kimisinde de 1 yıl sürer. Kiminde damla damla gelir, 1 yıl sürer, kimisinde ise 1 gecede biter. Hep gece akar yalnız…
Bunun nedeni de önceden görülen tedaviler. Alınan ilaçlar hastalığı bastırıyor ve içeriye hapsediyor. Dolayısıyla her vücudun tepkisi de farklı oluyor.
Eskiden çıban çıkardı biz de patlatırlardı, üstüne karasakız ya da lokum veya sabun ile soğan koyarlardı ve içi boşalırdı çıbanın. Şimdi ise hep antibiyotik ile vücuda sokuluyor mikroplar. Sedef ve egzamada hem krem hem ilaçla mikroplar içeri sokuluyor.”
Vücuttaki sedef de aynı şekilde mi gidiyor?
Leyla Çabuk: “Ayak parmağından saçına sedef olanlar var. Vücuda hiçbir şey yapmıyorum sadece saça müdahale ediyorum. Bunun akma yeri ense ve kulak arkası.
Saçtan aktıkça vücutta da hastalık geçiyor, kuruyup gidiyor.
Sedef de genetik. Bir üzüntü, bir kayıp bu hastalığı tetikliyor.
Bir hastalık daha var: Deri kaybı. Bu hastalıkta, saç derisi kayboluyor, çukurlar oluşuyor ve delik delik oluyor; kemiğe kadar iniyor. Dört hasta var elimde böyle.
Küçük yaşta geçirilen ateşli hastalık sonrası lenfler iltihaplanır. 18-20 yaşında dahastalık görülür. Bu kişilerde de aynı yöntem uygulanıyor.
Bunu da büyüklerinden öğreniyorsun. Yemek yapmayı öğrenmek gibi. Benim ailem yıllardır yapıyor bu işi. Ben de geleneğini bozmadan devam ettiriyorum.”
İstenmeyen tüylerin dökülmesini nasıl sağlıyorsunuz?
Leyla Çabuk: “Tüyü yok ediyor bu uygulama, kanıtlanmış birşey… ÇAPA’da 20 denek üzerinde deneme yaptılar. Üç ayda yüzde 20 azalıyor ve yüzde 38 inceliyor. Bu görüldü.
Tüyleri hiç almadan kurtulabilirler, haftada iki üç kere sürerek… Göbek, göğüs, yanak, bel gibi hiç dokunulmamış yerlere tüy bitkisini sulandırıp daha geniş alana yayıp, tüyün dibine daha çok işlemesini sağlarsın ve daha etkili olur. Sürdükten sonra kurumasını bekleyeceksin yalnız.
Bacak, kol daha önce alınmışsa mutlaka tekrar alınmalı daha sonra uygulama yapılmalı. Büyüme çağındaki çocukları getiriyorlar. Bir ay sürsünler, tüylerinin rengi değişiyor, açılıyor ve azalmaya başlıyor.
Haftada bir de ponza taşı ile peeling yapacaksın sonra da suyunu sürdüğünde ipek gibi oluyor.”
Peki ne kadar süre nasıl kullanılıyor?
Leyla Çabuk: “İki ay olur, üç ay olur kullanılacak yere ve tüyün cinsine, hormonların çalışma seviyesine göre değişiyor. Tüy alındıktan sonra bitki koyup, ponzası yapılıyor.
İlk uygulamadan sonra kimisinin 20 günde kimisinin 4 ayda çıkıyor tüyü. Hormon dengesine göre değişiyor. Bir seferden sonra fikir belirtebiliyorum. Kimi 3 seans, kimi 5 seans kimi 10 seans geliyor.”
Tüylerden tamamen kurtulduktan sonra ürün hiç kullanılıyor mu?
Leyla Çabuk: “Seans araları çok değişiyor. Tüy gittikçe incelip, seyrekleşiyor. Bir de böyle parça parça yok oluyor. Birden bire hepsi çıkmıyor. Bana gelmeye gerek bile kalmayabiliyor, aldırıp bitki sürerek. Sonra da tüy olmayan yer alınır mı? Hiçbir şey yapmaya gerek kalmıyor.
Body yapan erkekler de geliyor bana mesela, 5 seansta normal hale geliyorlar.. Daha fazla gelmiyorlar.”
Bu işe nasıl başladınız ve bitkileri bu kadar iyi nasıl tanıyorsunuz?
Leyla Çabuk: “Anne tarafımdam geliyor. Eskişehir’de yöntem onaylandığında kökenimizi araştırmaya başladım. Orta Asya’dan geldiğini buldum 360 sene öncesine kadar gidebildim.
Neneden toruna geçen birşey bu. Kırıkçı çıkıkçı vardır, para karşılığı yapılmaz… Annen ne yapmışsa onu söylüyor, sen de onu yapıyorsun. Böyle kalıcı oluyor. 9 kuşak öncesine kadar gidebildim. 65 senedir içindeyim.
Bu işi ailede para karşılığı yapan ilk ben oldum. Annem, bir türlü kabul edemedi ve bu nedenle benimle 3 yıl konuşmadı. sonra barıştık.
50-60’larda kapı kapı gidip yapıyordum, 8 sene böyle geçti, iş sahibi oldum. Önce karşıdaydı işyerim sonra da buraya geçtim. 56 senedir yapıyorum bu işi.
Bana yetişemeyenlere, benden sonrakilere de miras bırakmak istiyorum.”
Sizin bu reçetelere ekledikleriniz var mı?
Leyla Çabuk: “Annem daha sağdı o zaman. 13 yaşındaydım, Dr. Ziya Konuralp’in akrabası üçüncü derece yanıktı. 40 gün sonra deri düzelmeye ve saç çıkmaya başladı. Konuralp, anneme “tıp üstü bir insansın” dedi.
Sonra bana çok destek oldu, beni dışarı götürdü, çok ameliyata seyirci olarak soktu. İskoçya’da yaşlı bir adamın yanına gidip gelmemi sağladı. O adam bana bitkiile bitkiyi dayandırmayı öğretti bana. 5 yıl gittim geldim.
Önceden annemler bitkileri dövüyorlardı, sürüyorlardı. Bir hafta sonra suyu kokuyordu. Şimdi ise ısırgan, kekik, sarımsak 50 sene dursun, bozulmaz.
Bitkileri nasıl koruyacağımı ve dayandıracağımı öğretti. Benim katkım bu oldu.
Şimdi de piyasaya açılmaya karar verdim. 1936 doğumluyum ve geriye miras kalsın istiyorum. Buradan gelen insan faydalansın. Bütün yeğenlerime öğretiyorum”
Bitkileri nasıl hazırlıyorsunuz?
Leyla Çabuk: “Turşu gibi kurup bekleterek özünü alıyorsun. Çok bitki sularım Karadeniz’den geliyor. Orası daha bakir… Genelde de yaylalardan toplanır bu bitkler ya da iç bölgelerden… Kıyıdan pek toplanmaz. Yaylalar da içe doğru. Yazın toplarız.
Saça konan bitki lapası da sülük gibi. Sülük nasıl pis kanı çekiyor onun gibi… Lapa, saçkıran, egzama ve sedefte su aktıktan sonra bir sivilce bile çıkmaz. Ben doktor değilim yaptığım da kocakarı ilacı. 50 sene sonra Sağlık Bakanlığı bana sertifika verdi.
Bugüne kadar yanılmadım. Sadece bazen seans süresi uzayabiliyor. 5 derim 10 seans da geçer.”
Peki hamilelik döneminde uygulama yapılabiliyor mu?
Leyla Çabuk: “Bu saydığım hastalıkların çoğu genetiktir, özellikle sedef, egzama, mantar. Hamilelikte kullanınca bebeğin geleceği için de çözüm oluyor”
Peki alerjisi varsa?
Leyla Çabuk: “Alerji de geçiyor. Bu ürünleri kullanınca alerji geçiyor. Alerjinin nedeni de o enseden gelen su. Ense kökünden o akınca alerji de kendiliğinden geçiyor.”
Benlere özel bir uygulama var mı?
Leya Çabuk: “Bir seferde bitki ile temizlenir ama önce bakmak lazım. Hepsi ellenmez çünkü..”
Sivilceler için ne yapıyorsunuz?
Leyla Çabuk: “Karalahana çiçeği veriyorum, “bitinceye kadar sür” diyorum. Ancak sürülecek alan önce temizlenmeli. Haftada bir, kurudukça da peeling yapmak gerekiyor. Erkekler için kıllar daha sert olduğu için kese varsa yap diyorum. Kanarsa önemli değil, bitki sürünce kanama geçiyor.
Daha sonra da yine losyon ve karalahanadan yapılan su sürülüyor. Bir hafta sonra fark belli oluyor. Bir tane sivilce çıkmaz daha sonra…
Hazırlayan, uygulayan ve nasıl kullanılması gerektiğini söyleyen benim. Bu nedenle ilk defada belli oluyor sonuç.”
Hormonların en aktif olduğu ergenlik döneminde nasıl?
Leyla Çabuk: “Kişiye göre değişiyor. Kiminde hiç olmuyor kimi de 40 yaşına geliyor hala sivilce devam ediyor. Orada mantar sorunu var. Gece sürüyor bu hazırladığımı, güneşte yanıyormuş gibi sıcaklık hissi veriyor. Bu tohum yaka yaka sorunu yok ediyor.
Bütün yüze sürdüğün için de sivilce oradan oraya bulaşmıyor ve tamamen geçiyor, yüz temizleniyor. Sivilcelerle beraber, siyah nokta, leke ve gözenekler de gidiyor.”
Doğum ve güneş lekeleri?
Leyla Çabuk: “Sivilce için verdiğim karışım uygulanıyor. Bu uygulama ile deri akınca lekeler de kayboluyor. Ancak deri akarsa güneşten korunacaksın, güneşe çıkmayacaksın. Özellikle yüzün cildi çok nazik. Güneşe karşı hazırladığım bir krem var, onu öneriyorum.”
Yanığı olanları alıyor musunuz peki?
Leyla Çabuk: “Yanık almıyorum. Yüzündeki yanığı çok sorun eden birkaç gençkız kabul ettim şu ana kadar. Küçük bir bölge ise, çok özeldir çünkü. Yanığın yeri çok hassastır ve deriyi tazelemek uzun sürer. Kendim ele alırım onu ve deriye zarar vermeden yaparım. Çatlakları sormadınız…”
Soracağım… Selüliti de soracağım…
Leyla Çabuk: “Çatlağı garanti ediyorum. Ancak zor bir uygulama, çünkü çatlak demek kesik demek..
Tüy dökülmesi için kullanılan bitkiler çatlak ve selülit tedavisinde de kullanılıyor ama farklı uygulama yapılıyor..
Selülit için bitki var yalnız bitki sürmeden önce işçiliği var.Selülit var ise işlem yaparım, ponza taşı ile peelingin ardından bandajla sararım sarkma olmaması için. Sonra “bitki sür” derim. İçeri sıcaklık vere vere eritiyorum yağları. Bandajla bitkiiçinde kalıyor. Üç ay, iki ay, en fazla beş ay da geçiyor. Yağ kalmadığı, sorunlu bölge harekete geçtiği için tekrar oluşmuyor. Gençler daha çok istiyor…”
Eskiden böyle bir dert yoktu. Şimdi çocuklarda bile var?
Leyla Çabuk: “Eskiden insanlar çalışıyordu ve kilo almazlardı. İnsanlar şimdi hep tahıl ile besleniyorlar ve herşey hormonlu. Herşeyi mevsiminde yemek lazım, fazla et, karbonhidrat tüketmemek lazım, çocuklar sebze bilmiyor. Ekmek, un, tahıl var; yürümek, hareket yok. Canını seven artık sebzeye kayıyor.”
Bu uygulamalar esnasında beslenmeye de dikkat edilmesini istiyor musunuz?
Leyla Çabuk: “Zayıflama dışında hayır. Onda da bir diyet vermiyorum ama bir günde yediğinizi getirin diyorum. Getiremiyorlar. Ben de bir günde yediğinizin yarısını yiyin diyorum. Daha sonra da tamamen bitkilerden oluşan bir hap veriyorum, iştah kesmesi için. Bitkinin draje hali. Çünkü çay şeklinde kimse içmiyor. Bu hapın yanında da bal veriyorum, halsiz kalınmaması için, bazen de ısırgan tohumu.”
Kansere karşı da evde ısırgan tohumu ile bal kürü yapılıyordu önceden?
Leyla Çabuk: “Bunun hazırlanışı farklı ama… Adet sancısı olan ya da adet düzensizliği bulunan gençkızlara da veriyorum. Düzene girene kadar alıyorlar. İlaçla hormon yükleyince vücut tembelliğe alışıyor. Bu yaptığım ise vücudu çalıştırıyor,vücut harekete geçince de sorun kalmıyor.”
Peki kendinize nasıl bakıyorsunuz? Bildiğim kadarıyla taşla yıkanıyorsunuz…
Leyla Çabuk: “38 sekiz senedir taşla yıkanıyorum. Nasıl kese yapılıyor bu da ona benziyor. Peeling için verdiğim ponza taşı fakat içinde çimento yok. Doğal… Vücuttaşa alıştığında değişik oluyor.
En çok elma, domates, biber yani sebze yiyorum. Eti de canım çok çektiğinde yiyorum. Vücudun yakabileceği kadar yemek lazım. Ya yediğini hareket edip yakacaksın ya da miktarı azaltacaksın.
Son yorumlar